ŞEHİD

اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ (TEVBE 111)

Allah, ayette kendi yolunda öldürülen müminlerin canlarını karşılığında cenneti vermek üzere satın aldığını beyan buyuruyor.

ŞEHİD, hayatlarını tarik-i hakta feda edenlerdir. Şehitler velidir, Allah’a dost olmuşlardır. Cennetlik olduklarına şahit olunmuş, Rabbinin şahit kıldığı güzelliklere şahitlik etmişlerdir.

Şehidin hayatına Kur’an işaret eder. Sekeratı tatmamış her bir şehid, kendini Hayy biliyor, görüyor. Lâkin yeni hayatı daha nezih buluyor. Zanneder ki ölmemiş. Meyyitlere nisbeti, dikkat et şuna benzer: İki adam, rüyada lezzet enva’ının câmi’ güzel bahçesinde geziyorlar. Biri rüya olduğunu bilir; lezzet almaz. Onu müferrah etmez, belki teessüf eder. Öbürüsü; biliyor ki âlem-i yakaza’dır; hakikî lezzet alır, ona hakikî olur.

Bir zaman, eski Harb-i Umumîde, düşmanların ehl-i İslâma ve bilhassa çoluk çocuğa ettikleri katl ve zulümlerden pek çok müteellim oluyordum. Fıtratımda şefkat ve rikkat ziyade olduğundan, tahammülüm haricinde azap çekerdim. Birden kalbime geldi ki, o maktul masumlar şehîd olup veli olurlar; fâni hayatları, bâki bir hayata tebdil ediliyor. Ve zâyi olan malları sadaka hükmünde olup bâki bir malla mübadele olur. Hattâ o mazlumlar kâfir de olsa, âhirette kendilerine göre o dünyevî âfattan çektikleri belâlara mukabil rahmet-i İlâhiyenin hazinesinden öyle mükâfatları var ki, eğer perde-i gayb açılsa, o mazlumlar haklarında büyük bir tezahür-ü rahmet görünüp, “Ya Rabbi, şükür elhamdü lillâh” diyeceklerini bildim ve kat’î bir surette kanaat getirdim. “KASTAMONU LAHİKASI”

Hz. Hüseyin (R.A.) Taff’da yani Kerbelâ’da şehid edilmiştir. “Şualar – 626”

Hazret-i Hüseyin ve akrabasına o facia sebebiyle hasıl olan neticai uhreviye ve saltanat-ı ruhaniye ve terakkiyat-ı maneviye o kadar kıymetlidir ki, o facia ile çektikleri zahmet, gayet kolay ve ucuz düşer. Nasıl ki bir nefer, bir saat işkence altında şehid edilse; öyle bir mertebeyi bulur ki, on sene başkası çalışsa, ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehid olduktan sonra ona sorulabilse, “Az bir şey ile pek çok şeyler kazandım” diyecektir. “Mektubat – 56”

Peygamber Efendimiz, Cihar-ı Yâr-ı Güzin ile beraber Uhud veya Hira Dağı’nın başında iken dağ titredi, zelzelelendi. Dağa ferman etti ki: اُثْبُتْ فَاِنَّمَا عَلَيْكَ نَبِىٌّ وَ صِدّ۪يقٌ وَ شَه۪يدٌ deyip, Hazret-i Ömer ve Osman ve Ali’nin şehid olacaklarını haber vermiş. Haber verdiği gibi çıkmış. “Mektubat – 104”

وَالشُّهَدَٓاءِ kelimesiyle Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali Rıdvanullahi Aleyhim Ecmaîn’i üçünü beraber ifade ediyor. Hem üçü Sıddık’tan sonra nübüvvetin hilafetine mazhar olacaklarını ve üçü de şehid olacaklarını, fazilet-i şehadetleri de sair fezaillerine ilâve edileceğini işaret ve gaybî bir surette ifade ediyor. “Lemalar – 34”

Çünkü “şüheda” cem’dir. Cem’in ekalli üçtür. Demek Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali (Radıyallahu Anhüm) Sıddık’tan sonra riyaset-i İslâmiyete geçecekler ve şehid olacaklar. Aynı haber-i gaybî vuku bulmuştur. “Lemalar – 367”

Bu dindar milletin yüz milyon veli makamında olan şehitlerinin, kahraman gazilerinin kanıyla ve kılıncıyla kazanılan ve muhafaza edilen hakikat-ı İslâmiyet. “Lemalar – 262”

Şahlanan bir ata benzer, kırarım kanlı gemi, Sinsi düşmanlara, hâşâ, satamam benliğimi. Benliğimden uzak olmaktır esaret bence, Böyle bir zillete düşmek ne hazin işkence!

Ebedî vuslatın aşkıyla geçer her ânım, Dest-i kudretle yapılmış kaledir imanım, Bu mukaddes emelimden ne kadar dilşâdım, Görmek ister beni Cennette şehid ecdadım.

Ruhum oldukça müebbed, ebedîdir ömrüm, En büyük vuslata Allah’a çıkan yoldur ölüm.

Nur-u Kur’an’dan gelen bu fikir: “Ben ölürsem şehidim, öldürsem gaziyim.” Kemal-i şevk ile ve aşk ile ölümün yüzüne gülerek istikbal etmiş. Daima Avrupa’yı titretmiş. Acaba dünyada basit fikirli, saf kalpli olan neferatın ruhunda şöyle ulvî fedakârlığa sebebiyet verecek, hangi şey gösterilebilir? Hangi hamiyet onun yerine ikame edilebilir? Ve hayatını ve bütün dünyasını severek ona feda ettirebilir? “Mektubat – 326”

KENDİNİ HAYATTA MI BİLİYOR MU? Tahsil-i ulûm anında vefat eden bazı müştak ve ciddî bir talebe-i ulûm, şehidler gibi kendini hayatta ve kendi dersiyle meşgul görüyor. Hattâ meşhur bir ehl-i keşfe’l-kubur, vefat eden ve ilm-i Sarf ve Nahiv okuyan bir talebenin kabrinde, Münker Nekir’e nasıl cevap verecek diye murakabe etmiş ve müşahede edip işitmiş ki: Melek-i sual ondan sormuş: مَنْ رَبُّكَ “Senin rabbin kimdir?” dediği zaman o Nahiv dersiyle iştigal ederken vefat eden talebe, o meleğin cevabında demiş: “مَنْ mübtedadır, رَبُّكَ onun haberidir.” Nahiv ilmince cevap vermiş, kendini medresede zannetmiş. “Şualar – 329”

(A.S.M.) İN sünnet-i seniyesine ittiba etmek ne kadar kârlı olduğunu ve bir sünnete bu zamanda ittiba’da yüz şehidin ecrini kazananabilir. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm fermandır: مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّت۪ى عِنْدَ فَسَادِ اُمَّت۪ى فَلَهُ اَجْرُ مِاَةِ شَه۪يدٍ Yani: “Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir.” Evet Sünnet-i Seniyeye ittiba, mutlaka gayet kıymetlidir. Hususan bid’aların istilası zamanında sünnet-i seniyeye ittiba etmek daha ziyade kıymetlidir. Hususan fesad-ı ümmet zamanında Sünnet-i Seniyenin küçük bir âdâbına müraat etmek, ehemiyyetli bir takvayı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor. Doğrudan doğruya Sünnete ittiba etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ı hatıra getiriyor. O ihtardan o hatıra, bir huzur-u İlahî hatırasına inkılab eder. “Lemalar -“

Yani: “Bid’aların ve dalaletlerin istilası zamanında Sünnet-i Seniyeye ve hakikat-i Kur’aniyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehid sevabını kazanabilir.” “Inşallah” “Lemalar – 167”

Hem Zeyd İbn-i Suvahan hakkında ferman etmiş ki: يَسْبِقُ عُضْوٌ مِنْهُ اِلَى الْجَنَّةِ Zeyd’den evvel, bir uzvu şehid edileceğini haber vermiş. Bir zaman sonra, Nihavend Harbi’nde bir eli kesilmiş. Demek en evvel o el şehid olup, manen Cennet’e gitmiş. “Mektubat – 112”

ŞEHİDLİK İÇİN DUA: Rabbim bizleri ve evlatlarımızı tahkikî iman kuvvetinden gelen bir cesaretle, Kur’an ve İslâmiyet cephesinden asla çekilmeyen, “Ölürsem şehidim, kalırsam Kur’anın hizmetkârıyım” diyen ve yılgınlık haline düşmeyen sadık ve ihlaslı İslâmiyet hâdimlerinden eylesin. Amin…

Son Yorumlar

Görüntülenecek bir yorum yok.

Son Yazılar